Tuna Boyları Dergisi

İletişim
Röportaj
Balkanlarda Türklük Ruhunu Kazımaya Çalıştılar
Bosna Vakfı’nın kurucusu Refik Akova: “Bosna’da öldürülen insanlar Boşnak oldukları için değil, Türk oldukları için öldürüldü. ‘Sen Türksün, sen köstek takamazsın, sen güzel elbise giyemezsin, sen fesini takamazsın, sen rejimi provoke ediyorsun’ dediler. Ama en önemlisi kaldı, kafasındaki Türk ruhu kaldı. Kalbindeki Türk ruhu kaldı. Baktılar ki kıyafetle olmuyor, anlatımla olmuyor, oysa o içindeki ruhu öldürmek gerekiyordu ve o ruhu öldürmek için insanları katlettiler.”

Bestami Gülkan ve Fuat Hüdaverdi

E.O: Efendim merhabalar… Özelde Bosna-Hersek’te, genelde tüm Balkanlarda çok tanınan, ülkemizde de dernek faaliyetleri ve sosyal etkinliklerde özellikle Balkanlardaki savaş yıllarında azimli çalışmaları olan Refik Akova ile birlikteyiz. Refik bey biz sizi tanımak istiyoruz. Şahsen tanıyoruz ama nerede doğdunuz, kaç yılında doğdunuz, Türkiye’ye ne zaman geldiniz?

Refik Akova: Şimdi direk soruyla başladınız. ‘Savaşlardan’ söz açtınız. Benim için savaş bitmemiştir. Hala savaş devam etmektedir. Bundan sonra özgeçmişime geçeyim. 1952 doğumluyum. Biyolepole doğumluyum, Makova’da.
 
Sancak’ta...

Sancak’ta doğdum. 1963 senesinde Makedonya’ya göç ettik. Makedonya’dan 1968 yılında Türkiye ye geldik. Tarih tam olarak ifade edersem, 30 Mart 1968. Trenden inip Sirkeci Garı’ndan dışarıya çıktığımda Galata Köprüsü’nden geçen Türk bayraklı gemiyi gördüm.

O ilk anki duygularınız neydi ?


Bu manzarayı görünce anneme dönüp o çocukluk heyecanıyla dedim ki, “Anne anne  bak, Türkiye ne kadar güzel.” Türkiye ile ilgili ilk izlenimim bu. Türkiye ile orada  tanıştık.

Duygulandınız tabi… Gözleriniz doldu bayrağımızı görünce…..

Haliyle tabii. Her göçmen çocuğu gibi o heves vardı içimizde. Türkiye ye gideceğiz, anavatanımıza ulaşacağız. Merak ediyordum, nasıl bir yer Türkiye? Ne var Türkiye’de? Nasip trenden indik, gar kapısından o muhteşem manzarayı gördük. Zannedersem İstanbul’un en güzel yeri. Gözlerim orada açıldı. Kabul ederseniz Türkiye’de o gar kapısında, o muhteşem manzarayı görünce doğdum.


Aslında diyorsunuz 1968’de doğdum.
 
Söylediğim gibi yeniden doğdum

Sonra biraz hızlı geçelim isterseniz. İlkokulu okudunuz, ortaokulu okudunuz, derken hayatın içine atıldınız.
 
Hayatın getirdiği şartları gördük. Herkesin çektiği sıkıntıları ben de çektim. Sonra askerlik zamanı geldi. 1974’te askerdim. Benim kavgam o zamandan itibaren başladı. O zaman çok ciddi bir vatandaş oldum. Türkiye’yi daha çok düşünmeye başladım. Türkiye’nin durumunu düşünmeye başladım. Balkanlarda dedelerimizin dedelerinin kazanmış oldukları zaferleri sıfırladık. Yeniden burada Türk milleti ile birlikte bütün nimetlerden faydalanmaya başladık. Öncelikle şunu söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti ilk göç ettiğimiz zaman bizlere büyük haklar tanıdı. İlk beş sene askere almıyordu. İlk beş sene vergi almıyordu yani vergiden muaf idik. Dolayısıyla o zaman fabrikada çalışan bir işçi evini rahatlıkla yapabiliyordu. Arsasını alabiliyordu. Biz göçmen milleti olarak çok çalışkanız. Her gittiğimiz, yaşadığımız ülkede o ülkenin kanunlarına ve nizamlarına çok saygılıyız. Dolayısıyla buradaki kanunlara ve  nizamlara hemen uyduk. Hiç yargı ile ilgimiz olmadı, mahkemelerle tanışmadık. Bizim ticarette senet sepet sorunumuz olmadı. Her şey gayet güzel gitti. Burada Türk milleti ile her şeyi paylaştık. Onlar da yardımcı oldular. Türkçemizi konuşurken yanlış konuşuyorduk, ters konuşuyorduk, hiç gülmüyorlardı. Bizi anlıyor ve yardımcı oluyorlardı. Bazı olumsuz şeyler mutlaka olmuştur ancak biraz konuştuktan sonra anlaşıyorduk. Adetlerimiz birdir, dinimiz birdir. Göçmenlerin içinde olan hamuru zaten Osmanlı mayasıyla yoğrulmuştur. Onun için bu hamuru kimse bozamıyor.

Devamı Derginiz Tuna Boyları Rumeli'nin 56. sayfasında...

» Sadittin Tanseli Vakko Röportajı
» Türk Peynirine Kimlik Kazandıran Usta
» Türkiye'nin sınırı Bosna'dır, İşkodra'dır, Üsküp'tür.
» 30 Metrekarelik Atölyeyi Küresel Şirkete Dönüştüren Bilge. Ümmet Alaca